Yaratıcı kişiler dünyaya, önyargılarla şekillenmemiş taze ve özgün bir şekilde yaklaşma eğilimindedir. Daha az yaratıcı olanlar için apaçık ortada olan ve yaşama rahat bir yapı kazandıran düzen ve kurallar, yaşama farklı ve yeni bir gözle bakma eğiliminde olan yaratıcı birey tarafından genelde algılanmaz. Yeni deneyimlere açıklık, başkalarının göremediği şeyleri yaratıcı bireyin görebilmesini sağlar. Yaratıcı insanlar cevaplanmamış sorular ve bulanık sınırlarla dolu bir dünyada yaşamaktan zevk alırlar.
Yaratıcı insanlar maceraperesttir. Keşfetmeyi severler. Keşfederken de, sosyal geleneklerin sınırlarını zorlayabilirler. Dışarıdan dayatılan kuralları sevmezler, kendi içlerinden gelen yönelimlerle hareket ederler. Dışlarındaki dünyanın sıradanlığına uyum sağlayamamaları yabancılaşma ve yalnızlık duygularını yoğun yaşamalarına neden olabilir. Üstelik algılama ve bilgiye dair açık ve belirgin standartların yokluğu kimlik ve benin sınırlarında bulanıklık yaratabilir.
Çelişkili bir şekilde, yaratıcı bireyin geleneğe karşı kayıtsızlığına duyarlılık eşlik eder. Bu iki şekilde olabilir: Başkalarının deneyimlerine karşı duyarlılık ve bireyin kendi yaşam deneyimlerine karşı duyarlılık. Yaratıcı bireylerde her ikisinden de bol miktarda bulunur.
Yaratıcı bireyler dayanıklı ve ısrarcı olmalarını sağlayan özelliklere sahiptir. Maceraperestlik ve asiliğe çoğu zaman neşeli bir kişilik de eşlik eder. Dünyaya neşeyle, hatta çocuksu bir şekilde yaklaşabilme yeteneği, yaratıcı bireyin yaşamına zaman zaman eğlenceli bir hava kazandırır.
Yaratıcı bireyler sürekli terslenmeyle karşılaşsalar da ısrarcı olabilme özelliğine sahiptirler. Israrcılık, kesinlikle en gerekli özelliklerden birisidir, çünkü yaratıcı insanlar sınırları zorlama ve her şeyi yepyeni bir bakış açısıyla algılama eğilimleri nedeniyle sürekli olarak reddedilmeyle karşı karşıya kalırlar. Genç şairler, biyologlar, reklam yazarları, fizikçiler ve diğer yaratıcı insanların hepsi ya eserlerinin basılmaması ya da büyük projelerinin finanse edilmemesi gibi nedenlerle, kabul görmemeyi yaşamak zorunda kalacaklardır. Gerçek değerleri dışarıdan ne kadar az takdir edilirse edilsin, yaratıcı insanlar devam edebilme gücünü bir şekilde korumak zorundadır.
Yaratıcı bireyler ayrıca fazlasıyla meraklı olma eğilimindedir. İşlerin nasılını-nedenini anlamayı, bir şeyleri bozup yeniden yapmayı, gelenekçi toplumun gizli ve yasak olarak algıladığı zihin ve ruh alanlarına kaymayı severler. Bu meraklarının enerjik ve sürükleyici bir özelliği vardır. Bir fikir ya da konuya yoğunlaştıklarında, sonuna kadar giderler.
Yapılan bir çok araştırma yaratıcı kişilerin gerçekten çok uzun saatler boyunca, yani vasat bir insanın gündelik mesaisinden çok daha fazla çalıştıklarını göstermektedir. Michelangelo gibi büyük yaratıcıların çoğu neredeyse gece gündüz çalışmalarıyla ünlüdür. Yaratıcı bireylerin çoğu, aynı zamanda mükemmelliyetçi ve saplantılıdır. Bir konu, fikir ya da proje üstünde içleri rahat edene kadar çalışmaları gerekir.
Bütün bu özellikler temelde tek bir vizyonla ve işlerine duyulan bağlılık ve sadakatle tanımlanan bir sadelik ve yalınlıkla, bir araya gelir. Çoğu zaman, yaratıcı insan için önemli olan tek şey yaptığı çalışmadır (Andreasen, 2009).
Fransız psikolog Théodule-Armand Ribot, yaratıcı bireyleri gerçekçiler, soyut düşünceliler ve hayalciler olmak üzere üç temel sınıfa ayırmıştır (Eriç, 1998).
İlk sıradaki türlerin başında yer alan gerçekçiler, boş hayallerden uzak duran hatta onlara düşman olduğu söylenebilecek, dış dünyadan yalnızca bildikleri veya doğrudan doğruya ürettikleri ile yaşayan pozitif kafalılardır. Bunlardan bir kısmı yüzeysel ve dar görüşlü, diğerleri ise gerçeklerin dışına fazla çıkamayan ancak yine de enerjik bireylerdir.
İkinci türden olan yaratıcılar ise kendilerinde kavramların bileşkesi şeklinde içsel bir yaşamın baskın olduğu soyut düşüncelilerdir. Dünyayı, işaret ve sembollerle gösterilmiş ve genel fikirlerin basamakları çerçevesinde sıralanmış, şematik hayaller şeklinde görürler. Bu kişiliklerin özünde sembolleştirme ve genelleştirme düşünceleri yatar. Salt matematikçiler ile salt metafizikçiler bu sınıfta gösterilebilir. Bu iki yönelimin birlikte bulunması veya karşıtlık olmadan birbirlerine kaynaşması halinde ise soyut düşünce, en üstün boyuta ulaşacaktır.
Üçüncü tür ise, üstte belirtilen her iki sınıfın arasından çıkabilecek ve kendilerinde imajların birleşimi şeklinde içsel bir yaşama sahip hayalcilerdir. Soyut düşünceliler ile hayalcileri birbirinden ayıran önemli bir fark vardır. Soyut düşünceliler kavramlarla, hayalciler ise imajlar ile düşünürler. Hayalci diye tanımladığımız bu türden kişiler yaşamlarını “sürekli bir rüya” olarak tanımlamışlardır. Özellikle şair, artist ve mistiklerde buna benzer durumlara pek çok kez rastlanmaktadır.
Yaratıcı bireyin kişilik özellikleri Stein (1968)’in yaptığı kaynak taramasında aşağıda sunulan listeye göre sıralanmıştır (Aktaran: Yavuz, 1996):
• Başarılı insandır.
• Yaratıcı insan düzen gereksinmesi ile güdülür.
• Meraklı ve bu merakını gidermeye çalışandır.
• Öz kanıtlama gereksinimi içindedir. Baskın, saldırgan ve kendi kendine yeterlidir. Önderdir ve kişisel girişimlerde bulunur.
• Baskı mekanizmasını geri iticidir. Daha az engellenmiş, daha az geleneklere bağlıdır.
• Güdülerinde süreklilik, iş yapma yeteneği ve sevgisi, kendini disipline sokabilme, yüksek üretim gücüne sahip, bir işi tamamına erdirendir.
• Bağımsızlık ve özerkliğe önem verir.
• Yapıcıdır.
• Bilgisi geniş, ilgileri çeşitli olan, çok yönlü bir kişidir.
• Duygu ve heyecanlara açıktır. Ona göre duygu, düşünmeden daha önemli ve özneldir. Canlı ve coşkulu kişidir.
• Yargıları ve diğer eğilimleri estetiğe doğru kaymaktadır.
• Ekonomik değerlere önem vermediğinden “kötü” iş adamı sayılır.
• Daha az saldırgandır.
• İnsanlar arası ilişkilerde çok girişken değildir. Daha içe dönüktür.
• Duygusal yönden durulmamış, bununla beraber istikrarsızlığını etkili biçimde kullanabilendir.
• Kendisini yaratıcı olarak görür.
• Önsezilere sahiptir ve empati kurabilir.
• Kendini daha az eleştirir. Kendisi hakkında olumsuz ve küçültücü sıfatlar kullanma eğilimi yoktur.
• Diğer kişileri etkileyebilmektedir.
Stein’in saydığı bu özellikler tek bir insanı nitelendirmez. Hiç bir yaratıcı tüm bu özellikleri göstermez, bununla beraber yaratıcı insanda bu özelliklerinin birçoğunun bulunması büyük bir olasılık içindedir.
Yaratıcı kişiliğin özelliklerine yönelik bir diğer önemli sıralama ise Torrance tarafından yapılmıştır. Torrance’in oluşturduğu yaratıcılığa ilişkin kişilik özellikleri ise, aşağıdaki gibi birbirine zıt çelişkili nitelemelerle, uçlarda gezinen sıfatlardan oluşmaktadır. Bu durum yaratıcılığın doğasına ilişkin bilinen verileri desteklemektedir (Aktaran: Sungur, 1997). Torrance, çalışmasında yaratıcı kişilik ile ilgili seksen dört sıfat tanımlamıştır. Şekil 1.1’de görüldüğü gibi orijinal sıralama yalınlaştırılarak, bu ünitede otuz tanesine yer verilmiştir.
• Düzensizliğe, karışıklığa tolerans
• Serüvenci
• Güçlü sevecenlik
• Başkalarının farkında
• Başkalarını düşünen
• Sürekli herhangi bir şeyle meşgul
• Karışıklığa, düzensizliğe ilgi
• Gizemli olana ilgi
• Güç işlere el atma
• Dış dünyaya karşı çekingen
• Yapıcı eleştirilerde bulunan
• Cesaretli
• Mükemmelliğe karşı istek
• Coşkulu
• Hata bulan
• Meraklı
• Kendi kendine yeten
• Düşüncelerinde bağımsız
• Çalışkan
• Soru soran
• Dış uyaranlara açık
• Duygularını bastıramayan
• Kendi kendinin farkında
• Güç, statü ve makamdan uzak duran
• Düşüncelerle oynayan
• Kolay ikna olmayan
• Görsel algısı güçlü
• Çeşitliliğe değer veren
• Riske girmeye istekli
• Amaca giden yolda kesin kararlı
Aşağıda yaratıcı kişinin başkalarına ilişkin tutumları, iş tutumları ve kendine karşı tutumu ile ilgili özellikleri sıralanmıştır:
Yaratıcı kişinin başkalarına ilişkin tutumları
• Daha az katılımcı
• Az sayıda yakın dostu olan
• Daha bağımsız
• Başat
• Girişken, cesur, atılgan
• Baskı altında, bağımsız yargılama yeteneği olan kişilerdir.
İş tutumlarında
• Zihinsel çalışmalara yüksek ilgi
• Ayrıntılı ve rutin çalışmalardan daha az doyum sağlama
• Kaynak kişi olmadan yüksek yeterlilik ve uyum
• Kuşkucu
• Açık, eleştirici
• Dürüstlük
• Belirsizliğe karşı yüksek hoşgörü
• Dayanıklılık ön plana çıkar.
Kendine karşı tutumu
• İçe dönük, ben merkezci, içsel kaygıları olan
• Yeni deneyimlere açık olan
• Kendini korumaya daha az istekli
• Kendi kendinin farkında olan
• İçsel olgunluk
• Güçlü bir karaktere sahip
• Aşırı heyecansal tepkileri olan
• Düşük heyecansal tutarlılık gösteren
• Kendini kabule daha az istekli bireylerdir.
Yukarıda da görüldüğü gibi yapılan bir çok araştırma sonucunda yaratıcı kişilerin özelliklerine ilişkin onlarca maddeden oluşan tanımlamalar yapılmıştır. Yaratıcılık kavramı ve yaratıcı kişiliğin özellikleriyle ilgili yapılan tanımlamalara rağmen yaratıcılık kavramında ve yaratıcı düşünce sürecinde kesin kurallar ve aşamalar ortaya koymak her zaman mümkün değildir.
Yaratıcılık eğitiminde ana nokta, bireye, kullanılacak malzemeler, yaklaşımlar konusunda bilgi vermek ve bunları nasıl kullanabileceğini aktarmaktır. Gerçek anlamda kişiye özgü bir yaratıcılık kavramının ortaya çıkabilmesi için kişinin öğrendiği bilgileri ve kendine has özelliklerini yani yaratıcı kişiliğini birleştirebilmesi gerekir.
Ancak bu iki ana unsurun bir potada uygun şekilde bir araya getirilebilmesi ile gerçek anlamda, özgün bir yaratıcılık kavramından söz etmek mümkün olacaktır. Özetle eğitimin ve kişinin sahip olduğu kişisel özelliklerin yaratıcılık üzerinde birbirini zenginleştirici ve güçlendirici bir rolü olduğu söylenebilir (Elden, 2005).
Sonraki Konu: Yaratıcılığın Önündeki Engeller Nelerdir?
Diğer konu başlıklarının tamamını görmek için : Reklamda yaratıcılık ve Yazarlık